Saat öğleyi geçti, ama gün bitmedi.
Hâlâ içinden bir yerlerde “hadi!” diyen minik bir neşe var, duyuyor musun?
Camdan süzülen ışık bile farklı bakıyor artık sana —
sanki “kalk bakalım, bu günü biraz da sen güzelleştir” der gibi.
İster evde ol, ister dışarda, hayatın sana hâlâ küçük sürprizleri var.
Bir esinti geçer saçlarının arasından, kulağına fısıldar:
“Unutma, hiçbir şey için geç değil. Kahkaha için de, yeni planlar için de.”
Bugün, bir fincan kahve içip “ben n’apıyorum ya?” diye gülmek de serbest,
çocuk gibi hayal kurmak da.
Hayat zaten çok ciddi…
Sen bari ciddiyetini hafiflet biraz, kalbini serbest bırak.
Elinde kalan saatleri, incecik dantel gibi işleyebilirsin.
Bir dostu arayabilirsin, güzel bir müzikle sokağa çıkabilirsin,
ya da sadece kendi içine dönüp “iyi ki varım” diyebilirsin.
Bak, gökyüzü bile hâlâ açık.
Hayal kurmak serbest.
İçin kıpır kıpırsa, bırak ruhun dans etsin biraz.
Çünkü bazen bir öğleden sonra,
tüm haftanın en güzel ânı olabilir.