Habibe Zengin/Gazeteci

Tarih: 28.04.2025 12:59

Unutmanın Altın Çağı

Facebook Twitter Linked-in

Unutmanın Altın Çağı Her Şeyi Bilen ama Hiçbir Şey Hatırlamayan Çağ..Ne kadar azaldı hatırladıklarımız… Oysa ne çok yaşanmışlığımız, ne çok anımız, ne çok iz bırakan an vardı hayatımızda. Zaman hızla akıp giderken, sanki görüntüden ibaret yaşamaya başladık. Her şey bir gösteriden ibaret artık. Guy Debord’un Gösteri Toplumu'nda tarif ettiği gibi: Görüyor, geçiyor ve unutuyoruz. Hafızalarımız, ardı arkası kesilmeyen görüntüler ve bilgi kırıntıları arasında yavaşça silikleşiyor. Her gün o kadar çok şeye maruz kalıyoruz ki, sanki beynimizin hafıza kartı yerinden çıkartılmış gibi… Bir şeyleri anımsıyoruz belki ama o anımsama, gerçek bir hatırlama değil. Üstü tozlanmış, parçalanmış görüntüler arasında kaybolan, tamamlanamayan bir hikâye gibi.. Çağımız, unutmanın ve yüzeyselliğin çağına dönüştü. Anılarımız bile artık sadece bir sosyal medya bildiriminde veya birkaç saniyelik bir hikâyede yaşıyor. Bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken, bilgiyi anlamak ve saklamak bu kadar zor olmamalıydı. Yapay zekâ her şeyi biliyor, bize her sorunun cevabını veriyor. Fakat hafızalarımız, bu sürekli akan cevaplar ve görüntüler içinde gittikçe yitip gidiyor. Oysa insanı insan yapan biraz da hafızasıdır. Anıları, yaşanmışlıkları, hüzünleri ve sevinçleriyle var olur insan. Bugün, geçmişimizi unuttukça geleceğimiz de belirsizliğe doğru yol alıyor. Hafızası silinmiş bir toplum geleceğe nasıl yön verebilir ki? Belki de asıl mesele, bu çağda hatırlamanın, hafızayı korumanın ve derinleşmenin bir direniş biçimi olmasıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —