Bazen öyle bir yerden kırılır ki insan, nereden onarılacağını bilemez. Bir sabah uyanır, aynada tanıyamadığı bir bakışla karşılaşır. Yorgunluk, sadece bedene değil, ruha da sinmiştir. Ama yine de… bir ses vardır içte. Çok ince, çok sessiz, çok sabırlı bir ses: “Elbet bu da geçecek…” İşte o ses, İnşirah’tır. Derinlikte duyulan bir fısıltı: > “Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” Zorluk ile… Yani birlikte. Aynı anda. Aynı yolda. Hayat bazen çok sessizleşir. Sanki dualar cevap bulmamış, yollar hep kapalıymış gibi olur. Ama sonra bir sabah, bambaşka bir ışıktan uyanırsın. Ve fark edersin: Sen aslında hiç yalnız kalmamışsın. Sadece biraz daha güçlü olman gerekiyormuş. Ve biraz daha sabretmen. Hep en daraldığın anda açılır kapılar. Çünkü kalbin en sessiz çırpınışı bile duyulur O’na. Belki sen söylemedin ama kalbin konuştu. Ve Rabbin duydu… O yüzden şimdi sadece derin bir nefes al. Biraz dinlen. Kendini suçlama, eksik hissetme. Sen eksik değilsin, sadece yorgunsun. Ve yorgunluk geçer. Tıpkı karanlık gibi, tıpkı hüzün gibi. Bak, gün dönüyor. İçinde bir şey yeniden yeşeriyor. Belki adını bile koyamıyorsun ama hissediyorsun. Çünkü Allah, hiç kimsenin kalbini boş yere sınamaz. Ve hiçbir gözyaşı, boşuna düşmez toprağa. Toprak bile bilir, neyi tutup neyi yeşerteceğini… Bir gün diyeceksin ki: “İyi ki sabretmişim. İyi ki o karanlıkta kalmışım bir süre. Çünkü şimdi içimde doğan ışık, hiçbir sabah güneşiyle kıyaslanamaz.” Bu yazı, sana küçük bir hatırlatma. Bir uyarı değil, bir teselli. Sen güçlüsün, evet. Ama bazen güçlü olmak, sadece “devam edeceğim” demektir. Bağırmadan. Dökülmeden. Sessizce… Ve sonra... Ferahlık gelir. İçini içinden alır gibi bir huzurla. Hiç beklemediğin anda, tam da ihtiyacın olan yerden. Tıpkı İnşirah gibi. Tıpkı Rabb’in vaadi gibi: > “Fe inne me’al ʿusri yusra...” Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.