Kendini Sevmeyi Unutan Kalpler
İnsan kendini yeterince sevmediğinde, dışarıdan gelen en ufak ilgi bile büyük bir şeye dönüşür.
Bir tebessüm, bir güzel söz, bir “seni anlıyorum” cümlesi…
Belki o anda sadece bir sıcaklıktır, bir incelik, bir nazikliktir.
Ama kalbinde eksiklik taşıyan biri için, o küçük sıcaklık bir anda anlam kazanır.
Kendi içinde bulamadığı değeri o sözlerde, o ilgide arar.
Ve sonra o ilgiyi “aşk” sanır.
Oysa aşk bu kadar kolay gelmez.
Gerçek sevgi, kendi içinde dolu bir kalbin taşmasıyla başlar.
Kendini sevmeyen biri, hep bir şeyin eksik olduğunu hisseder.
Kendini tamamlayacak birini arar, çünkü kendi bütünlüğüne inanmamıştır.
Ve bu yüzden, karşısına çıkan en ufak ilgiyi bile büyük bir hikâye zanneder.
Ama her hikâye aşk değildir.
Bazıları sadece kendimizi sevmeyi öğrenmemiz için gelir.
Kendini seven bir insanın kalbi daha sakindir.
Birinin ilgisini gördüğünde mutlu olur ama ona tutunmaz.
Çünkü bilir, “Bu benim varlığımın değeri değil; ben zaten değerliyim.”
Sevilmek elbette güzeldir, ama birinin sevgisine bağımlı hale gelmek kendi benliğini yitirmektir.
Kendini seven insan bilir ki, birinin sevgisi onun değerine değer katmaz;
sadece zaten var olan değeri paylaşır.
Kendini sevmeyen, sevilmek için değişir.
Kendini seven, sevilse de değişmez; çünkü zaten olduğu halinden memnundur.
Kendini sevmeyen, onay bekler.
Kendini seven, sessiz bir güven taşır.
Kendini sevmeyen, sevgiyi hak ettiğine inanmaz.
Kendini seven, sevginin zaten hak olduğu bir varlık olduğuna inanır.
Gerçek aşk, önce kendini sevdiğinde başlar.
Çünkü sen kendi kalbinde evi bulmadıysan, kimse seni oraya götüremez.
Kimse seni tamamlayamaz, çünkü sen zaten tam olmalısın.
Birini gerçekten sevmek, “Beni tamamla” demek değildir;
“Ben zaten tamım, ama seninle paylaşmak istiyorum” diyebilmektir.
Ve işte o zaman, aşk artık bir ihtiyaç değil, bir armağan olur.
Bir eksiklik değil, bir taşma…
Bir bağımlılık değil, bir birlik olur.
Kendini sevmeyi öğrenmek, en sessiz ama en devrimci eylemdir.
Çünkü o zaman kimse seni kandıramaz, kimse sana değersiz hissettiremez.
Sevgi kırıntılarına muhtaç kalmazsın.
Ve en önemlisi, artık “birilerinin seni sevmesini” beklemezsin —
çünkü sen zaten kendin için bir sevgisin.