Kefir, “Hoşa giden” ve “Keyf” kelimesinden türetilmiş olan, sütün mayalandırılması ile yapılan ve Kafkasya’da insanların sıklıkla tükettiği fermente süt ürünüdür. Kefir taneleri, adına kefiran da dediğimiz bir miktar yağ ve kazein içeren polisakkarit matriksinin bir arada tuttuğu mikroorganizma topluluğudur. Kefir tanesi, süt içerisine bırakıldığında, süte mikroorganizma vermektedir.
Laktik asit (Lactobacilli, Lactococci, Leuconostoc) bakterileri, maya ve bazı asetik asit (Acetobacter) bakterilerinin fermantasyonuyla sütte biyokimyasal reaksiyon meydana gelerek kendine has olan ekşi, köpüklü ve kıvamlı bir fermente süt ürünü meydana gelmektedir. Kefirin yapısını oluşturan bu mikroorganizmaların % 65- 80’inini Laktobasiller oluşturmaktadır. Lactobacillusların en yaygın türleri ise L. kefiranofaciens, L.kefiri ve L. parakefiri'dir. Kefir, sütün yapısında bulunan temel besin öğelerinin çoğunu içermektedir ve kullanıldıktan sonra tekrar süzülüp kullanılabilmektedir. Beyaz, beyaz-sarı renkte olan kefir, genellikle patlamış mısıra benzemektedir ve yapısına göre tatlı kefir, sert kefir vs. şeklinde ayrılmaktadır. Besin değeri oldukça yüksek olan kefir, B12, B1, K vitamini ve folik asit bakımından zengindir. Aynı zamanda yüksek kalsiyum ve magnezyum içeriğine sahiptir. Dolayısıyla bu olumlu özelliklerine baktığımızda kefirin sağlık üzerinde birçok yararı mevcuttur. Bu bağlamda bağışıklık sistemi, kan şekeri, kolesterol gibi hastalıklara iyi gelmekte ve antimikrobiyel, antikanserojenik, antialerjik etkileri de mevcut olup özellikle laktoz intoleransı azaltıcı rolü bulunmaktadır. Neticede yararlarına bakıldığında rahatlıkla söylenebilir ki son 10-15 yıldır ülkemizde önemi artmış ve üzerinde sıkça çalışmalar yapılmıştır. Sağlıklı bir beslenme anlayışı için herkesin rahatça tüketebileceği fermente bir süt ürünüdür.