Hayatın Yükünü Taşırken: İnsan ve Zaman İnsanın bu dünyada üstlendiği en ağır yük, zamanın farkında olmaktır. Her saniyenin geçişini hissetmek, geçmişin gölgesinde yaşamak ve geleceğin belirsizliğinde kaybolmak... Zaman, insana ait olmayan bir şeyin en büyük efendisidir. Biz ise onun kölesi. Oysa bir düşünelim, zamanı ölçen biziz ama zamana hükmeden biz değiliz. Saatler, takvimler, yıllar… Hepsi birer icat. Fakat bu icatlar bize ne kazandırdı? Her geçen dakika, ömrümüzün biraz daha eksildiğini hatırlatmaktan başka ne işe yaradı? Hayat bir nehir gibi akarken, insanın yaptığı en büyük hata, o nehrin içindeki bir damla olduğunu unutmasıdır. Çoğu kez o kadar ileriye bakarız ki, şu anın ne kadar değerli olduğunu fark edemeyiz. Geçmişte yaşadıklarımızın pişmanlığı ve gelecekte yaşayacaklarımızın kaygısı, bizi içinde bulunduğumuz andan koparır. Oysa insanın tek gerçeği, bu andır. Bir an durup sormalıyız kendimize: Zaman mı bizi yönetiyor, yoksa biz mi zamanı? Eğer zamanın farkında olmak acı veriyorsa, belki de onunla savaşmayı bırakıp dost olmayı öğrenmeliyiz. Geçmişe teşekkür etmek, geleceğe umutla bakmak ve şu anı kucaklamak… Hayatın sırrı belki de burada gizlidir. Zaman, bizim düşmanımız değil. Asıl düşman, kendi kendimize ördüğümüz duvarlar. Bu duvarları yıktığımızda, hayatın aslında çok daha hafif bir yük olduğunu fark edeceğiz. Ve belki o zaman, gerçekten yaşayabileceğiz.