Muhteşem Gatsby kitap yorumu “Hem içinde hem de dışındaydım, yaşamın durmak bilmez çeşitliliği karşısında hem büyüleniyordum hem de tiksiniyordum” Bugünkü konuğumuz F. Scott Fitzgerald yazarımızdan “Muhteşem Gatsby” isimli eserimiz. Bakalım ismi gibi muhteşem mi inceleyelim. Temel olarak bakarsak romanımız klasik bir aşk hikayesi gibi gözüküyor hatta biraz daha abartıyorum 10 sezonluk Türk dizisi bile çekilir! Hikaye I. Dünya savaşı öncesi aşık olduğu, ilk aşkı Daisy’i anlatıyor. Daisy artık evli çocuklu bir kadındır, Gatsby buna rağmen ilk aşkından vazgeçmez ve tabiri caizse bir Amerikan Rüyasına dalar… Olaylar Gatsby’nin yakın arkadaşı olan Nick Carraway tarafından anlatılır. Dışarıdan bakınca ışıltılı partiler, zenginlik, ihtişam… ama altını kazıdığınızda yalnızlık, özlem ve kırık hayallerle dolu bir hikâye. Gatsby’nin hayatı tam anlamıyla bir Amerikan Rüyası’nın ne kadar çarpıklaşabileceğinin resmi gibi. Zengin olmak uğruna kendini yeniden yaratan bir adam, ama bütün bu çabanın tek bir amacı var: Kaybettiği aşkı, Daisy’yi geri kazanmak. Gatsby’nin isteği geçmişi getirmekti, sahi geçmişi getirmek bu kadar basit mi? İsteyince geçmiş geri gelir mi? Maddi zenginlik her şey mi? Kitap aslında bize zamanın ne kadar acımasız bir şey olduğunu bile gösteriyor. Kitap; aşk, hırs ve hayal kırıklığı temalarını çok sade ama etkileyici bir dille işliyor. Gatsby’nin trajik hikâyesi, Amerikan Rüyası’nın aslında ne kadar aldatıcı olabileceğini gösteriyor. Kısacası, okurken hem hayran kalıyor hem de hüzünleniyorsunuz. Gerçekten unutulmaz bir roman. Sonuç olarak Muhteşem Gatsby yıllar geçse bile eskimeyen ve temalarıyla, insan fıtratına ait içsel dürtüleriyle aydınlatan bir kitaptır. Aslında bu da Fitzgerald’ın yazarlığı ve hikaye anlatımında ne kadar usta olduğunu anlamamızı sağlar. Eğer kitabın dili size ağır gelirse mutlaka filmine bir şans verin derim. Gatsby gibi “muhteşem” bir karakteri tanımış olmak uzun süre aklımdan çıkmayacak…