Her insan hayatının bir döneminde gençliği yaşar. Ancak gençlik, herkes için aynı anlamı taşımaz. Yaşlılar sık sık “Biz sizin yaşınızdayken...” diye başlayan cümlelerle kendi gençliklerini anlatırken, bugünün gençleri ise “Biz gençliğimizi yaşayamadık.” diyerek iç çeker. Peki, gençler neden bu kadar umutsuz? Hayallerini gerçekleştirecek gücü neden bulamıyorlar? Eskiden gençlik, umut ve gelecek hayalleriyle özdeşleşirdi. Oysa bugün birçok genç, gelecekten beklentisini kaybetmiş gibi görünüyor. Lise sonrası üniversiteye gitmek artık olağan bir süreç haline geldi. Ancak diplomaların değersizleşmesi, mezun olduktan sonra iş bulamama kaygısı ve artan belirsizlik, gençleri gelecek planlarından uzaklaştırıyor. Saatlerini sosyal medyada geçiren, gerçek hayatla bağını koparmış bir nesil yetişiyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri, gençleri anlamayan ve onların sesine kulak vermeyen otoriteler. Devlet yöneticilerinden ailelere kadar pek çok kişi, gençlerin sorunlarını görmezden geliyor. Üniversiteyi bitiren bir genç mesleğini icra edemiyorsa, iş bulmak için sayısız sınava girmesi gerekiyorsa, bu sınav süreçlerinde liyakatsizlik ve adaletsizlik iddiaları gündeme geliyorsa, gençler nasıl umutlu olabilir? Araştırmalara göre Türkiye’de 3 milyon “ev genci” var, yani ne okuyan ne de çalışan gençler. İşsiz, umutsuz, geleceğe dair plan yapamayan bu milyonlarca genç, sistemdeki adaletsizlikleri ve liyakatsizlikleri en iyi bilen kesim.. Oysa bir ülkenin geleceğini gençleri belirler. Umutsuz, hayalsiz bir nesil yetişirse, yarın nasıl şekillenecek? Gençlerin sesine kulak vermek, onların hayallerini gerçekleştirmeleri için alan açmak, sadece onların değil, hepimizin geleceği için kritik bir mesele. Eğer gençler hayallerinden vazgeçerse, aslında kaybeden sadece onlar değil, tüm toplum olur.