Filler Tepişir Çimenler Ezilir Geçiyor zaman. Hayat, kendi hızında akıp giderken gündemlerde yine savaşlar konuşuluyor. Her gün bir yerde yeni bir çatışma başlıyor ya da eski yaralar kanıyor. İnsanlar ya bunu umursuyor ya da artık “ne olursa olsun” diyerek duyarsızlaşıyor. Çevremde öyleleriyle sık sık karşılaşıyorum. Savaş mı çıkıyor, dünya mı yanıyor, pek de umurunda olmayan, kendi derdiyle meşgul insanlar. Oysa savaşın hiçbir zaman kazananı olmadı. Meşhur bir söz vardır ya hani, “Filler tepişir, çimenler ezilir.” İşte bu tam da savaşların özeti. Kim savaşırsa savaşsın, en çok zarar gören hep halk olur. Yani biz. Ne zaman bir ülke başka bir ülkeye saldırsa, ne zaman bir coğrafyada zulüm başlasa, faturayı halk öder. Evini, yurdunu, çocuğunu, umudunu kaybeden yine sıradan insanlar olur. Bir de tarihten bir olay var, hep aklıma gelir. Japonlar Çin’e saldırdığı zaman, bir general askerlerine demiş ki: “Senin savaşın kendinle.” Ne kadar doğru. Çünkü insan önce kendi vicdanıyla, kendi duyarsızlığıyla, kendi suskunluğuyla yüzleşmeli. Dışarıda savaşlar sürerken, birileri hayatta kalmaya çalışırken, biz ne yapıyoruz, hangi taraftayız, bunu düşünmeli. Hayat akıp giderken, olan bitene sırt çevirmemek gerek. Çünkü unutulmamalı ki, savaş yalnızca cephede değil, insanlığın sessiz kaldığı her yerde kaybedilir.