Günaydın Atilla bey

--Günaydın Aysel hanım
--Yenimi?
--Hım ne yeni mi?
--Elbisenizi kastediyorum
--Unuttunuz mu?
--Neyi anlamadım
--Siz hediye ettiniz bunu bana
--İnanın hatırlamakta güçlük çekiyorum
--Alışkın değilsiniz galiba
--Neye anlamadım
--İçkiye, gerçi içmediniz ama benden beter sarhoş olmuşsunuz baksanıza,
akşam siz dediniz hiç haz etmiyorum diye, ama unutmanızı yadırgadım doğrusu
--Neyse bırakalım bunları, ne yapmayı düşünüyorsunuz, ?
--Önce kahvaltı, sonra, sonrasını bilmiyorum dedim çaresiz bir şekilde.
Boş tavırları gündüzde devam ediyordu, anlam vermekte güçlük çekiyordum, ama kendimi ondan uzak durduramıyordum, beynimi kemiren düşüncelere inat gönlümde bir duygusallık hüküm sürüyordu.
Çok tuhaf duygular içindeydim, kaybettiğim onca yıldan sonra tekrar bu şehre gelip 11 yıl önceki duygular hakimdi gönlümde. Otelin kahvaltı salonunda güzel bir kahvaltıdan sonra artık vedalaşma zamanı geldiğini düşündüğüm bir ara çok şaşırdığım bir soru ile karşılaştım.
-- Dilerseniz sizi evimde misafir etmek istiyorum dedi.
-- Bilmem ki, sizce uygun olur mu? Dedim şaşkınlıkla
-- Evet neden olmasın lütfen bana karşı yaptığınız onca fedakârlıktan sonra sizi bir gece misafir etmem çok mu? Derken gözlerinin içi gülüyordu.
--Estagfırullah fedakârlık ne demek, yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı, diye ekledim.
Aslında bu benim için fırsattı Aysel’i yakından tanıma adına kabul etmiştim.
Otelden ayrıldıktan sonra bir taksiye binip evine doğru yola çıktık.
O sırada zihnimi meşgul eden sorular bir, bir belirtmeye başladı
Acaba doğrumu yapıyorum yoksa yanlışlar seline kapılmış bir
salmıyım? diye düşünmeye başladığım bir anda beni dalgın gören Aysel’in suali ile irkildim.