Cumhuriyet tarihimizin en çetin meselelerinden biri olan Kürt sorunu, on yıllar boyunca farklı iktidarların, farklı söylem ve yöntemlerle çözmeye çalıştığı bir mesele oldu. Ancak bu sorunun çözümüne dair atılan adımlar, çoğu zaman ya zamansız oldu ya da toplumsal karşılık bulamadı.
Ne var ki şimdi, Türkiye yeni bir eşiğe daha geliyor olabilir. Cumartesi günü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapması beklenen açıklama, yalnızca bir konuşma değil; belki de bu coğrafyada kan ve gözyaşıyla harmanlanmış onlarca yılın yükünü sırtımızdan atma ihtimalini içinde barındıran tarihi bir çağrı olacak.
Barış süreci... Kimi zaman umutla, kimi zaman hüzünle andığımız bir kelime. 2013’te başlayan ve bir dönem umutları zirveye taşıyan çözüm süreci; acılarla, provokasyonlarla ve ne yazık ki sonuçsuzlukla kapanmıştı. Fakat halkın hafızasında hâlâ o sürece dair kalan cümleler var: "Silahlar sussun, fikirler konuşsun", "Gençler ölmesin", "Anneler ağlamasın..." Bugün yeniden o umudu dillendirmek, belki de geçmişin acılarından bir ders çıkarmak gerekiyor. Çünkü artık daha fazla erteleyemeyeceğimiz bir eşikteyiz.
Ekonomik olarak güçlü, bölgesel olarak istikrarlı bir Türkiye'nin yolu, içeride toplumsal barışı tesis etmekten geçiyor. Eğer Erdoğan’ın Cumartesi açıklaması; silahların tamamen susacağı, demokratik hakların teminat altına alınacağı, eşit yurttaşlık temelinde bir gelecek tasarımı içerecekse, bu yalnızca bir siyasi karar değil, aynı zamanda bir tarih yazımı olacaktır.
Böyle bir adım, yalnızca Kürt vatandaşlarımız için değil, 85 milyonun her bir bireyi için umut olacaktır. Elbette bu süreçte toplumun tüm kesimlerine sorumluluk düşmektedir. Medya, siyasetçiler, kanaat önderleri ve en önemlisi de halk... Herkesin barışı konuşma cesaretini göstermesi gereken bir dönemdeyiz. Çünkü barış, sadece bir hükümet politikası değil; bir halk iradesi, bir ortak vicdan meselesidir. Eğer bu sefer doğru zeminde, samimi niyetlerle bir yol yürünecekse, bu çağrı sadece siyasetin değil; tarihin çağrısı olacaktır.
Cumartesi, sıradan bir gün olmayabilir. Bu milletin kaderinin yeniden şekilleneceği, kardeşliğin yeniden inşa edileceği bir milat olabilir.
Biz de bu toprakların çocukları olarak, yüreğimizi barışa açmaya hazır mıyız?