K21 Özel Haber - Aile kurumunun ve yeni neslin geleceğine yönelik artan endişeler, son günlerde düzenlenen bir çalıştayda çarpıcı bir iddia ile gündeme oturdu. Özellikle dijital medya üzerinden yayılan ve geleneksel ahlaki değerleri tehdit ettiği savunulan yaşam tarzlarının, çocuklar ve gençlerin gelişimini olumsuz etkilediği öne sürülüyor. Tartışmanın merkezinde ise, bazı çevrelerce "sosyokültürel terör" olarak nitelendirilen LGBT lobilerinin faaliyetleri yer alıyor.
Çalıştayda sunulan bildiriler ve yapılan konuşmalar, bu grupların sadece bir yaşam biçimi tercihi olmanın ötesinde, toplumsal yapıyı bozucu ve ahlaksızlığı yayıcı bir misyon üstlendiği görüşünü kuvvetlendirdi. Konuşmacılar, özellikle çocukların ve ergenlerin internet ve sosyal medya aracılığıyla bu akımların etkisi altına girdiğini ve bunun, gelecekte aile yapısında onarılamaz yaralar açacağını iddia etti.
Eleştirilerin odağındaki temel nokta, LGBT bireylerin görünürlüğünün artmasıyla birlikte, özellikle küçük yaştaki bireylerin geleneksel cinsiyet rollerini ve ahlak anlayışını sorgulamaya başlaması. Bu durum, bazı uzmanlara göre, toplumsal yapının temel direklerinden olan aile kurumunu zayıflatarak bir "ahlak erozyonuna" yol açıyor.
Çalıştay koordinatörlerinden ve sosyoloji alanında çalışmaları bulunan Prof. Dr. Adem Palabıyık, yaptığı konuşmada bu iddiaları en sert şekilde dile getiren isim oldu. Palabıyık, mevcut LGBT lobilerinin çalışma stratejilerini, bir ideolojiyi topluma zorla kabul ettirmeye çalışan örgütlenmelere benzeterek şunları kaydetti:
"Sosyokültürel terörü aslında biz LGBT lobileri için kullanıyoruz. Kendi içerisinde işlevsel bir mekanizması olan ve bunu kurumsallaştırmaya, topluma yaymaya çalışan bir mekanizmadan bahsediyoruz. Nasıl ki terör örgütleri bir kaostan üretim peşindeyse, bu yapılar da cinsiyetsizleştirme söylemiyle aile ve ahlak kurumlarını hedef alıyor. Bu nedenle, toplumun ve yeni nesillerin korunması adına, LGBT terör örgütü ilan edilmelidir."
Palabıyık'ın bu radikal çıkışı, çalıştayda bulunan katılımcılar arasında geniş yankı bulurken, konunun acilen hukuki ve toplumsal düzlemde ele alınması gerektiği vurgulandı.
Aileye yönelik tehditlerin önemli bir ayağını dijital dünya oluşturuyor. Çalıştayda, 15 yaş altı çocukların dijital platformlarda maruz kaldığı içeriklerin denetlenmesi ve bu tür zararlı akımlara karşı koruyucu hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiği üzerinde duruldu.
Uzmanlar, ailelerin çocuklarını bu tür içeriklerden korumakta zorlandığını belirterek, devletin aileyi ve yeni nesli koruma sorumluluğunu daha aktif bir şekilde üstlenmesi gerektiğini ifade etti. Bu görüş, LGBT örgütlenmelerinin sadece ahlaki değil, aynı zamanda sosyal düzeni ve kültürel kodları hedef alan bir tehdit olduğu yönündeki endişeleri pekiştirdi.
Bu konuda ulusal düzeyde bir eylem planı oluşturulması ve hukuki zeminin güçlendirilmesi yönündeki çağrılar, önümüzdeki günlerde Meclis gündemine taşınması beklenen önemli konular arasında yer alıyor.
Toplumda bu iddialara destek verenler olduğu gibi, LGBT bireylerin insan hakları savunucuları ise bu tür söylemlerin nefret suçu teşkil ettiğini ve bireyleri hedef gösterdiğini belirterek şiddetle karşı çıkıyor. Tartışmanın, aile, ahlak ve bireysel özgürlükler bağlamında Türkiye gündemini uzun süre meşgul etmesi bekleniyor.
Muhabir: Resul Bilgin